Mali Danışmana Sorun » Soru Arşivi

  ARAMA KRİTERİ  
 
  Tarih   Soru, Cevap   Sonuçlandı  
     
     
 Sayfa: 1 / 5    Bulunan Kayıt Sayısı : 24
Tarih Adı Soyadı Soru Cevaplandı Firma
30.03.2018 00:52:07 erkan celep Evet erkan celep
SORU :

hocam iyi günler¸Firmamız yıllara sari inşaat uygulamasına tabiidir.Taşeron olarak kestiğimiz faturayı kdv matrahına ekleyerek mi bildirecegiz yoksa kdv matrahına eklemeden sadece kdv sini fazla ve yersiz kdv de beyan edilecek.Konu hakkında ikilimde kaldım kıymetli bilgilerınıze ihtiyacım var tesekkur edereım.

CEVAP : ( 2.04.2018 10:12:26 )

3065 sayılı KDV Kanunu'nun 29.  ve 40. maddeleri uyarınca mükellefler vergilendirme dönemi içerisinde yaptıkları teslimler ve ifa ettikleri hizmetler karşılığında aldıkları bedel üzerinden işlemin tabi olduğu oran üzerinden  KDV hesaplamak ve bu şekilde hesaplanan KDV'leri ve indirilecek KDV'leri  aynı Kanunun 41. maddesi uyarınca vergilendirme dönemini takibeden ayın 24. günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlüdürler.

KDV'nin bu genel kuralında  taşaronlar için farklı bir uygulama söz konusu değildir.

Dolayısıyla Taşeron olarak kestiğimiz faturayı kdv matrahına ekleyerek mi bildirmeniz gerekmektedir.

İyi çalışmalar dilerim.

Nuri Değer

26.11.2017 00:16:58 RIZA SEFA KABAALİOĞLU Evet SMMM
SORU :

Kasım 2016 tarihinde satın alınan fabrika binası için Mayıs 2017 tarihinde sadece SMMM raporu ile Fabrika Değer artış fonuna alınan tutar İç kaynaklardan sermayeye eklenmiş ve Ticaret Odası tarafından tescil edilmiştir. Bu işlem VUK açısından doğru bir işlemmidir ? Sonuçları ne olabilir ?

CEVAP : ( 28.11.2017 14:35:38 )

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun “yeniden değerleme” başlıklı mükerrer 298 inci maddesi 5024 sayılı Kanun ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmış  olup madde başlığı “enflasyon düzeltilmesi ve yeniden değerleme oranı” şeklinde değiştirilmiştir

Anılan maddenin (A)  fıkrasında;

 "Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer." hükmüne yer verilmiştir.

Ancak 2005 yılından itibaren enflasyon düzeltmesine ilişkin koşullar oluşmadığı, diğer bir ifade ile son üç hesap döneminde fiyat endeksi %100’den fazla artış göstermediğinden mali tabloların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması imkanı ortadan kalkmıştır. Diğer bir ifade ile 2005 yılından itibaren (son 12 yılda) vergi mevzuatımızda enflasyon düzeltmesi şartları oluşmadığından mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmamış, yeniden değerlemeye ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırıldığından yeniden değerleme de yapılmamıştır.

Diğer taraftan 474 sıra  Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yeniden değerleme oranı 2016 yılı için % 3,83 (üç virgül seksenüç) olarak tespit edilmiştir.

2003 yılından önce uygulamada bulunan değer artış fonları enflasyon düzeltmesi işlemleri sırasında kapanmış olduğundan bugün itibarıyla bilançolarda değer artış fonu adı altında bir fonun bulunmaması gerekmektedir.

 İşletme aktifine kayıtlı binaların değerlemesi, Yeniden Değerleme ve Değer Artış Fonu konusunda İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 19.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1358 sayılı özelgesinde;

      "İlgide kayıtlı dilekçenizde, şirket bilançonuzun gerçek durumu yansıtması amacıyla envantere kayıtlı fabrika binasını piyasa değeri ile değerleyip kayıtlarınıza almayı düşündüğünüz, yapılacak değerleme sonucu ortaya çıkacak değer artışını bilançoda özsermaye hesapları altında açılacak özel fon hesabına kaydetmeyi planladığınız belirtilerek, gerçekleştirmiş olduğunuz bu değer artırımı işlemi sonucu ortaya çıkan ve bilançonun öz kaynakları içerisinde yer alacak olan özel fon tutarının kurumlar vergisine tabi olup olmadığı hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

     213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 269'uncu maddesinde gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği hükme bağlanmıştır.

    Anılan Kanunun 5024 sayılı Kanunla yeniden düzenlenen 298'inci maddesinde ise enflasyon düzeltmesi müessesesi ihdas edilerek yeniden değerleme uygulaması kaldırılmıştır.

            Söz konusu mükerrer 298'inci maddenin A fıkrasında; mali tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetlerin bu madde hükümlerine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulacağı; enflasyon düzeltmelerinin, ilgili kıymetlere ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedileceği; pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulacağı, ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebileceği veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebileceği; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmayacağı ile enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet addolunacağı, matrahın tespitinde, kanunen kabul edilmeyen giderler, istisnalar ve geçmiş yıl malî zararları enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarları ile dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır.

         Yukarıda yapılan açıklamalara göre, 5024 sayılı Kanunla getirilen ve Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298'inci maddesinde yer alan enflasyon düzeltmesi işlemi ile yeniden değerleme müessesesi kaldırılmış olup, kanun maddesinde yer alan şartları haiz mükellefler enflasyon düzeltmesi haricinde başka bir değerleme işlemi yapamayacaklardır. Bu nedenle, işletmenize ait fabrika binasının bilanço değerine herhangi bir şekilde yeniden değerleme yaptırılması halinde bu işlemin vergi usul mevzuatı açısından değerleme işlemi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

         Öte yandan, şirketinizin aktifinde yer alan fabrika binasının değerinin Asliye Ticaret  Mahkemesi veya gayrimenkul değerleme şirketlerince vb. şekilde yeniden tespit edilmesi halinde ortaya çıkan farkların bilançonun dipnotlarında sadece bilgi amaçlı gösterilmesi mümkün bulunmaktadır.

       Yukarıdaki açıklamalara göre, iktisadi işletmelere dahil gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerlenmesi esas olup, piyasa fiyatıyla değerleme yapılamayacağından, değerleme sonucu sermayeye ilavesi gereken bir fonun ortaya çıkması da söz konusu olamayacaktır. Ancak sonraki yıllarda enflasyon düzeltmesi şartlarının tekrar oluşması durumunda parasal olmayan kıymetlerden olan söz konusu fabrika binası enflasyon düzeltmesine tabi tutulabilecektir." açıklamasına yer verilmiştir.     

Kanun hükmüne dayanmayan bir işleme dayanılarak gerçekleştirilen sermaye artırımları hukuken geçersizdir ve butlanla maluldür. Bu durumda  6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun şirketlerin yönetim organları ve denetçileri ile değerleme yapanların (meslek mensupları dahil) hukuki sorumluluklarıyla ilgili 549, 550 ve 551 nci maddeleri ile öngörülen müeyyidelerin uygulanması söz konusu olabilir.

Öte yandan  bilançoda yer alan duran varlıkların değerlenmiş değerleri üzerinden bilançoda gösterilmesi halinde, söz konusu varlıklar ileriki yıllarda elden çıkarıldığı takdirde, satış kazancının doğru şekilde tespiti mümkün olmayabilir. Ayrıca daha fazla  miktarda amortisman ayrılması sonucunu doğurur. Böyle bir durumun bilanço kayıtlarında izlenmesine imkan veren bir düzenleme bulunmadığından, bu tür işlemlerin vergi kaybına neden olabilecek bir potansiyele de sahip olduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca, bilançoda yer alan varlıkların hangi değerleme ölçüsüne göre değerlendiği açıkça belirtilmediği durumlarda, finansal tablo yararlanıcıları aldatılmış veya yanıltılmış olacaktır.

Özetlemek gerekirse Yasal bir dayanağı bulunmayan değer artış fonunun sermayeye ilave edilmesi  uygulaması Vergi Usul Kanunu'nun usul hükümlerine aykırı olduğu için usulsüzlük cezasına yol açacağı gibi  vergi ziyaı sonucunu da doğurabilecek niteliktedir.

Nuri Değer

Ymm

26.11.2017 00:12:03 RIZA SEFA KABAALİOĞLU Evet SMMM
SORU :

OSB içerisinde yer alan ancak Yapı Kullanma İzin belgesi / İskan ruhsatı olmayan bir bina için amortisman ayrılabilirmi ?

CEVAP : ( 27.11.2017 17:28:04 )

 

Yapılan araştırmada organize sanayi bölgelerinde inşa edilen binalar için amortisman ayrılmasında özel bir düzenleme  tespit edilemediğinden, konu Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ele alınmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 320. maddesi "  Amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar." hükmünü amirdir. Madde hükmüne göre amortismana tabi iktisadi kıymetlerin, örneğimizde bina için  amortisman ayrılabilmesi için   "aktife kayıtlı olma" yani envantere dahil olma şartına bağlı olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan  Vergi Usul Kanunu'nun Envanterde Amortisman Kayıtları başlıklı 189. maddesi hükmü  ile

Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:

1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;

2. Özel bir amortisman defterinde;

3. Amortisman listelerinde.

gösterilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Yukarıya alınan kanun hükümlerinden anlaşılacağı üzere iktisadi kıymetlerin amortismana tabi tutulabilmesinde temel kural söz konusu iktisadi kıymetlerin işletmenin aktifine kayıtlı olmasıdır. İşletme aktifine yani envanterime kayıtlı olmayan iktisadi kıymetlerin  işletmeler tarafından amortismana tabi tutulması mümkün değildir.

 Öte yandan organize sanayi bölgesinde yer alan  Yapı Kullanım İzin Belgesi ve İskan Ruhsatı olmayan binanın  fiilen kullanılamadığı için envantere alınamıyorsa amortisman  ayrılması mümkün değildir. Fiilen kullanılması halinde amortisman ayrılacağı tabiidir.

 

Nuri Değer

YMM

 

 

 

30.03.2017 10:57:36 Özgül Ersoy Evet BİMSER ÇÖZÜM YAZILIM TİC.A.Ş.
SORU :

Teknopark´tan danışmanlık yapacak öğretim üyelerinde vergi uygulaması ne şekilde olmalıdır? desteğiniz için teşekkürler.

CEVAP : ( 31.03.2017 15:09:48 )

Sorunuzda  öğretim üyelerinin teknoparkta belirli bir proje veya süre için yapacakları danışmanlık hizmeti dolayısıyla ödenecek  bedelin  vergi uygulaması  konusunda bilgi istenilmektedir.

Sorunuzda öğretim üyesi denildiğine göre,  söz konusu kişi/kişilerin  üniversite kadrosunda görevli  öğretim üyeleri olarak anlamak gerekir.

Bu kapsamda çalışanlar, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışmadıkları için  hizmetleri karşılığı verilen para  ve para  ile temsil edilebilen menfaatlerin ücret olarak mütalaa edilmesi mümkün değildir.

Üniversite öğretim üyelerinin, Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması işlemi Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca serbest meslek faaliyeti olarak nitelendirilmiştir.

Dolayısıyla üniversite öğretim üyesinin kendi şahsi gayretiyle Teknoparklarda gerçekleştirdiği faaliyetlerden elde ettiği gelir, gelir vergisi uygulaması bakımından ücret değil serbest meslek faaliyeti olup, bu kapsamda elde edilen gelirler de serbest meslek kazancıdır. Bu nedenle söz konusu gelirler Gelir Vergisi Kanunu'nun  ücrete ilişkin  değil serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilir.

Başka bir deyimle teknoparklarda danışmanlık yapan öğretim üyelerinin aldığı  bedel 193 Sayılı Gelir vergisi Kanununun hükümlerine göre ücrete değil serbest meslek kazancına ilişkin hükümlerine göre vergilendirilir.

Öte yandan teknoparklarda  serbest meslek faaliyeti kapsamında verilen hizmetler için elde edilen  serbest meslek kazancı için herhangi bir gelir vergisi  istisnası bulunmamaktadır.

Öte yandan teknoloji geliştirme bölgesinde gerçekleştirilen ve teknoloji transfer ofisi veya yönetici şirket tarafından satın alınan projeler için bu yerlerde üretilsin veya üretilmesin serbest meslek kazancı bağlamında ödenene bedeller için herhangi bir vergi istisnası da bulunmamaktadır.

Genel olarak serbest meslek faaliyeti dolayısıyla elde edilen  kazancın devamlı  veya arızı olması vergileme yönünden önem ve dolayısıyla farklılık göstermektedir.

Şöyle ki;

Öğretim üyesi ilk defa  bu kapsamda bir gelir elde ediyorsa,  arızı serbest meslek  faaliyeti sayıldığından gelir vergisi ve  katma değer vergisine tabi değildir.

Öğretim üyesi ayni yılda veya birbirini izleyen yıllarda bir kaç defa bu kapsamda gelir elde ediyorsa bu takdirde gelir vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyetini tesis ettirmesi ve vergilendirmeye ilişkin diğer ödevlerini yerine getirmesi ve ayrıca ödemeler üzerinden GVK 94 md uyarınca % 20 oranında stopaja tabi tutulması gerekir.

Saygılarımla,

Nuri Değer

YMMSorunuzda  öğretim üyelerinin teknoparkta belirli bir proje veya süre için yapacakları danışmanlık hizmeti dolayısıyla ödenecek  bedelin  vergi uygulaması  konusunda bilgi istenilmektedir.

Sorunuzda öğretim üyesi denildiğine göre,  söz konusu kişi/kişilerin  üniversite kadrosunda görevli  öğretim üyeleri olarak anlamak gerekir.

Bu kapsamda çalışanlar, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışmadıkları için  hizmetleri karşılığı verilen para  ve para  ile temsil edilebilen menfaatlerin ücret olarak mütalaa edilmesi mümkün değildir.

Üniversite öğretim üyelerinin, Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması işlemi Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca serbest meslek faaliyeti olarak nitelendirilmiştir.

Dolayısıyla üniversite öğretim üyesinin kendi şahsi gayretiyle Teknoparklarda gerçekleştirdiği faaliyetlerden elde ettiği gelir, gelir vergisi uygulaması bakımından ücret değil serbest meslek faaliyeti olup, bu kapsamda elde edilen gelirler de serbest meslek kazancıdır. Bu nedenle söz konusu gelirler Gelir Vergisi Kanunu'nun  ücrete ilişkin  değil serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilir.

Başka bir deyimle teknoparklarda danışmanlık yapan öğretim üyelerinin aldığı  bedel 193 Sayılı Gelir vergisi Kanununun hükümlerine göre ücrete değil serbest meslek kazancına ilişkin hükümlerine göre vergilendirilir.

Öte yandan teknoparklarda  serbest meslek faaliyeti kapsamında verilen hizmetler için elde edilen  serbest meslek kazancı için herhangi bir gelir vergisi  istisnası bulunmamaktadır.

Öte yandan teknoloji geliştirme bölgesinde gerçekleştirilen ve teknoloji transfer ofisi veya yönetici şirket tarafından satın alınan projeler için bu yerlerde üretilsin veya üretilmesin serbest meslek kazancı bağlamında ödenene bedeller için herhangi bir vergi istisnası da bulunmamaktadır.

Genel olarak serbest meslek faaliyeti dolayısıyla elde edilen  kazancın devamlı  veya arızı olması vergileme yönünden önem ve dolayısıyla farklılık göstermektedir.

Şöyle ki;

Öğretim üyesi ilk defa  bu kapsamda bir gelir elde ediyorsa,  arızı serbest meslek  faaliyeti sayıldığından gelir vergisi ve  katma değer vergisine tabi değildir.

Öğretim üyesi ayni yılda veya birbirini izleyen yıllarda bir kaç defa bu kapsamda gelir elde ediyorsa bu takdirde gelir vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyetini tesis ettirmesi ve vergilendirmeye ilişkin diğer ödevlerini yerine getirmesi ve ayrıca ödemeler üzerinden GVK 94 md uyarınca % 20 oranında stopaja tabi tutulması gerekir.

Saygılarımla,

Nuri Değer

YMMSorunuzda  öğretim üyelerinin teknoparkta belirli bir proje veya süre için yapacakları danışmanlık hizmeti dolayısıyla ödenecek  bedelin  vergi uygulaması  konusunda bilgi istenilmektedir.

Sorunuzda öğretim üyesi denildiğine göre,  söz konusu kişi/kişilerin  üniversite kadrosunda görevli  öğretim üyeleri olarak anlamak gerekir.

Bu kapsamda çalışanlar, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışmadıkları için  hizmetleri karşılığı verilen para  ve para  ile temsil edilebilen menfaatlerin ücret olarak mütalaa edilmesi mümkün değildir.

Üniversite öğretim üyelerinin, Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması işlemi Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca serbest meslek faaliyeti olarak nitelendirilmiştir.

Dolayısıyla üniversite öğretim üyesinin kendi şahsi gayretiyle Teknoparklarda gerçekleştirdiği faaliyetlerden elde ettiği gelir, gelir vergisi uygulaması bakımından ücret değil serbest meslek faaliyeti olup, bu kapsamda elde edilen gelirler de serbest meslek kazancıdır. Bu nedenle söz konusu gelirler Gelir Vergisi Kanunu'nun  ücrete ilişkin  değil serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilir.

Başka bir deyimle teknoparklarda danışmanlık yapan öğretim üyelerinin aldığı  bedel 193 Sayılı Gelir vergisi Kanununun hükümlerine göre ücrete değil serbest meslek kazancına ilişkin hükümlerine göre vergilendirilir.

Öte yandan teknoparklarda  serbest meslek faaliyeti kapsamında verilen hizmetler için elde edilen  serbest meslek kazancı için herhangi bir gelir vergisi  istisnası bulunmamaktadır.

Öte yandan teknoloji geliştirme bölgesinde gerçekleştirilen ve teknoloji transfer ofisi veya yönetici şirket tarafından satın alınan projeler için bu yerlerde üretilsin veya üretilmesin serbest meslek kazancı bağlamında ödenene bedeller için herhangi bir vergi istisnası da bulunmamaktadır.

Genel olarak serbest meslek faaliyeti dolayısıyla elde edilen  kazancın devamlı  veya arızı olması vergileme yönünden önem ve dolayısıyla farklılık göstermektedir.

Şöyle ki;

Öğretim üyesi ilk defa  bu kapsamda bir gelir elde ediyorsa,  arızı serbest meslek  faaliyeti sayıldığından gelir vergisi ve  katma değer vergisine tabi değildir.

Öğretim üyesi ayni yılda veya birbirini izleyen yıllarda bir kaç defa bu kapsamda gelir elde ediyorsa bu takdirde gelir vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyetini tesis ettirmesi ve vergilendirmeye ilişkin diğer ödevlerini yerine getirmesi ve ayrıca ödemeler üzerinden GVK 94 md uyarınca % 20 oranında stopaja tabi tutulması gerekir.

Saygılarımla,

Nuri Değer

YMM

30.03.2017 10:47:09 Ayşe Türedi Evet YMM
SORU :

Firmamız müşterilerimize hediye çeki vermeyi düşünmektedir.Hediye çekinde vergi uygulaması ve belge düzeni nasıl olmalıdır?

CEVAP : ( 30.03.2017 16:17:10 )

 

Hediye Çeklerinin Verilmesi

Firmalar ciro ve kârlılık hedeflerine ulaşabilmek ve  müşterilerinin işletmesine olan bağlılıklarının devamını sağlamak açısından bir  pazarlama tekniği olarak müşterilerine   "Hediye Çeki"  vermektedirler.

Hediye çeki uygulamasının özelliği, üstündeki değerin belirgin ve karşılığında bir mal veya hizmet alınacak olmasıdır. Hediye çekini alan firma ilerde mal veya hizmet satın alma taahhüdüyle bir nevi parayı para ile değiştirmektedir. Hediye çekini de karşılığında bir mal veya hizmet satın almadan, bir pazarlama tekniği gereği olarak karşılıksız dağıtmaktadır.

Hediye çeklerinde 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu uygulaması konusunda, KDV Genel Uygulama Tebliğinde herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Uygulama Maliye Bakanlığının özelgeleri ile sürdürülmektedir.

Maliye Bakanlığı tarafından verilen 26.01.2001 tarih ve 5166 sayılı  özelgesinde;

“Herhangi bir mal teslimi ve hizmet ifasını göstermeyen hediye çeklerinin verilmesi ile KDV yönünden vergiyi doğuran olay gerçekleşmemektedir.

Dekont verilmek suretiyle belgelendirilen ve “avans” olarak muhasebeleştirilen hediye çeklerinin, nihai tüketiciler tarafından ibraz edilerek çek tutarı kadar malın teslimi durumunda, KDV Kanunu’nun 10/a maddesi hükmü uyarınca, vergiyi doğuran olay gerçekleşeceğinden daha önce belgeye bağlanmayan bu teslimlere ilişkin fatura ve benzeri vesikaların, hediye çeklerini kişilere veren firmalar adına düzenlenmesi gerekmekte olup, hediye çeklerini ibraz eden kişilere yapılan teslim ve hizmet ifaları sırasında ayrıca bu kişiler adına fatura ya da fatura yerine geçen bir vesika düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu teslim ve hizmetlere ilişkin faturaların, 10’ar günlük süreler halinde satış bilgileri toplanarak ve KDV yönünden aylık vergilendirme dönemleri de geçirilmemek kaydıyla düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, hediye çekleri ibraz edilmek suretiyle yapılan teslim ve hizmetlere, bu mal ve hizmet teslimleri için belirlenmiş olan KDV oranlarının uygulanacağı tabiidir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Öte yandan Hediye çeki uygulamasında Kurumlar Vergisi,KDV ve belge düzeni konusunda Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 10.04.2014 tarih ve   64597866-105[229-2014]-41 sayılı  özelgede aşağıdaki idari görüşünü belirtmiştir.

1-Kurumlar Vergisi Uygulaması

 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin,mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilânço esasına göre ticari kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükmüne yer verilmiştir.

 Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir.

Bu esas dikkate alındığında, bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

2-Belge Düzeni

 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesine göre, fatura, satılan mal veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticarî vesikadır.

 Aynı Kanunun 230, 231 ve 232 nci maddelerinde ise faturaya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

 Bu hüküm ve açıklamalara göre;

 - Hediye çeki bedelinin muhatabından (firmalar veya nihai tüketici) ilk tahsili sırasında tahakkuk eden bir tutardan bahsedilemeyeceğinden, alınan tutarın "avans" olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

- Avans hesabında izlenen tutarlar ise, kurumlar vergisi yönünden vergiyi doğuran olay alışveriş çekinin ibrazı ile birlikte mal veya hizmet tesliminin gerçekleştiği anda meydana geleceğinden, mal veya hizmet bedelinin karşılığı olan satış hasılatı tutarı da gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleştiği ilgili dönemde hesaplara intikal ettirilecektir.

 - Ancak, hediye çekinin satılmasına rağmen çekin geçersiz hâle gelmesi durumunda (süresinde kullanılmaması), şirketiniz tarafından tahsil edilen tutarın gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Katma Değer Vergisi Uygulaması

 KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendi hükmüne göre vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla meydana gelmektedir. Aynı maddenin (b) bendinde, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle; (c) bendinde ise, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılmasıyla vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hüküm altına alınmıştır.

 Aynı Kanunun 20 nci maddesinde, KDV matrahının teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği hükmü yer almaktadır.

 Yukarıda belirtilen tüm hüküm ve açıklamalara göre, ... işletmeciliği faaliyeti ile iştigal eden firmanızın kârlılık hedeflerine ulaşabilmek, müşterilerinizin işletmenize olan bağlılıklarının devamını sağlamak açısından pazarlama tekniği olarak kullanılan "Hediye Çeki" uygulamasından yararlanması kapsamında;

 - Müşterilerine hediye çeklerini bedel karşılığında teslim edildiğinde, tarafınızca bir mal teslimi veya hizmet ifası söz konusu olmadığından alınan bedel katma değer vergisine tabi olmayıp müşteriler adına vergi mevzuatına göre fatura düzenlenmeyecektir. Söz konusu teslim karşılığında bilgi amaçlı olarak Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler dışında bir belge düzenlenmesi ise mümkündür.

 - Ancak, çekin süresinde kullanılmaması sebebiyle bedelin tarafınızda kaldığı durumlarda gelir yazılacak bu tutar için müşteri adına fatura düzenlemeniz mümkündür. Diğer taraftan, bu durumda tarafınızca herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası gerçekleştirilmediğinden katma değer vergisi doğmayacaktır.

 - Nihai tüketicilere teslim edilen hediye çeklerinin yine nihai tüketiciler tarafından kullanılması suretiyle  mal veya hizmet satın alınması halinde,  müşterilere yapılan teslim ve hizmetlerin karşılığını teşkil eden bedel üzerinden teslime konu mal ve hizmetin tabi olduğu oranda KDV hesaplanması, ayrıca nihai tüketici adına fatura veya ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlenmesi gerekmektedir.

Firmaların reklam ve tanıtım amacıyla hediye çekini satın alıp dağıtmaları dolayısıyla yaptıkları giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılan genel giderler mahiyetinde olduğu için Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ancak bu değerlendirmenin geçerli olabilmesi için hediye çekinin dağıtıldığı kişilerle firma arasında bir ilişkisinin kurulması gerekir.

Nuri Değer

YMM

 

 Sayfa: 1 / 5    Bulunan Kayıt Sayısı : 24